7 Nisan 2012 Cumartesi

Kız dediğin efendi olur!!

ben çocukken bir sürü kız kızartıcı şey yaptım ama sanırım şimdi anlatacağım en ama en fecisi..aslında anlatmayıp da bunu kendime mi saklasam diye hala düşünüyorum ama sanırım niyet ettim anlatmaya dönüş yok artık!!!
başlığı yazarken aklıma geldi.
tosun paşa filminde Şaban' ı paşa yapmaya çalışan lüftü ders verirken diyordu "paşa, dediğin magrur olur" aklıma geldi brden yazınla bir ilgisi yok bunun.
bu gece çok geriye gitmeyeceğiz, azıcık gideceğiz. ama ben yine çocuğum..ama sümüksüz çocuk:)
ben cocukken çok fazla tatil olmuştu okul. bayram, seyran ,ıvır zıvır..vb baktılar yaz tatili temmuz'a kayacak. Cumartesileri ders koydular. "3 cumartesi okul var" nidalarıyla malak malak okul yolunu tuttuk. ben bu durumu hiç sevmedim tabi. cumartesi bir güzel uyumak varken erkenden kalkıp asi saçlarımı limonla düzeltmeye kalkıyorum falan...zor yıllardı. her cumartesi düşünüyorum. "ne yapsam da okula gitmesem?" diye ki.
yazının bu noktadan sonrasına  +18 içerik yaftası yazpıştırdım. okur kişisi 18'inden küçüksen sana iyi geceler okuma artık emi. hadi öpüyorum gözlerinden.
reşit arkadaşlarla devam edelim. ilk hafta "hastayım" bahanesi yüzümü kara çıkarttmadı ve paşa paşa yattım uyudum:))
ikinci cumartesi kızları örgütledim ve okuldan kaçtık ki, pek eglenmedik ama okula da gitmedik güzeldi yani.
ama gelin görün ki 3. hafta kimseleri kandıramadım. gittim okula. genelde arka sıraya otururdum ki, tembellikten degil uzun boyluydum okur:)) arka sırada da kırık bir sıra var. çocugun teki oturuyor. her gün önden gidip bizim sırayla, kırık sırayı degiştiriyor uyanık..ama bilmiyor ki o cumartesi "zeyna" modunda bir manyakla karşı karşıya. bunla 10 dakika sıra tartışması yaptık,zavallı sıra itilmekten itilmişe döndü ki en sonunda ben "yeter lan, al senin olsun saglam sıra" diye ittim sırayı..zannımca biraz hızlı olmuş ki sıra kırıldı. sınıf dondu gözler bende tabi. kapitalist bir veled koridordan geçmekte olan ögremeni hemen! çagırdı,
- örtmenim, darkoceans sıra kırdı.
kadın geldiğinde en melul bakışımı attım ve başarılı da oldum.
* darkoceans, öyle bir şey yapmaz, çocugum. kızı suçlamayın
sınıf ısrarla "yaptı, yaptı" derken kadın oralı olmadı ve gitti.ben içimden "oleeeee" nidaları atıp başımın agrımayacağını düşünürken,
kulagımda bir ses yankılandı, mehmet hocanın sesiyd ve beni ölesiye! severdi.
- darkoceans, taş gibi lafların yetmedi şimdi de sıra mı kırdın? sakın ben yapmadım deme. beklenir senden. ne biçim bir kızsan şiddete eğilimin var, nerde "vurdu,kırdı" orda sen..
"ama" demek için agzımı açtıysam da cümlenin sonunu getiremedim. mehmet hoca devam etti.
- şu kadar yıllık ögretmenim, daha bir kız ögrencinin sıra kırdığını görmedim ya kızlar nazik olur!!! da sana bak. babana söylersin artık tutkal getirip yapıştırsın, yapsın ya da yaptırsın sırayı.
* (mahsuncanvari bakışlar atarak) hocam, ben bunu babama söylemeyi düşünmüyorum ki..
- ( sinirle) yok ya, hem yap hem söyleme. nolcak ya bu sıra devlet malı kızım bu!!!
*(gayet sakin) valla nolcaksa olacak, ben babama söylemem hocam. hem zaten ufak birşey bu söylediğime degmez.
- ( oldukça sinirli) evet ya ufak şey tabi!!!! allahım sinir hastası olcam ya.neden ben neden!!!! oglum al şu parayı çivi ve tutkal al da şu sırayı eski haline getireyim.
hoca sırayı yaptı kendi imkanlarıyla ama nedense beni hiç sevmedi o günden sonra ve "sıra kıran kız" olarak efsane olarak anıldım. yani bence o kadarı olmalı ya..bir dolu ekşin yarattım ki 3. cumartesi dolu dolu geçti. sanırım devlet hatasını anladı bir daha öyle haybeden tatil yapmadık, cumartesi de okula gitmedik...
bu yazıdan bir sonuç çıkarsa eger,
kız dediğin efendi olur sıra kırmaz, kırarsa da söylene söylene tamir eden biri bulunur:))
İyi Haftasonları:))

Güzel havalar..

az önce evin muhtelif köşelerinde bu şiiri söylerken yani okurken buldum kendimi ki.. iki çizik atmazsam uyumamam diye şey ettim..yani bu yazın kısa olacak..konu da bu şiir.
ey okur! sakın hangi şiir deme. edebiyattan sınıfta kalmış hatta sınıfta kalmaktan başı dönmüş her yurdum insanı bile bilir bu şiiri..
"beni bu güzel havalar mahvetti" daha dogru adıyla "güzel havalar"..
şimdi buna bir hikaye yazcam fast food tarzı ama çok şey beklemeyin. arkanıza rastlanın ve dinleyin.

en sevdiği mevsim ilkbahardı. sonbahar olamazdı..tüm doga karanlıga gömülürken umut etmek saçma olurdu. güzel havalarda uzun belki kısa yürüyüşler yapardı..ya da evinin camından dışarıyı izlerdi..aşkım kokusunu bile alırdı belki.. hatta belki "güzel havalar" şiirini hep böyle havalarda yazdı ve yine belki bu yüzden eve ekmekle tuz götürmeyi unuttu..
belki tüm dünya gözünden böyle havalarda çıktı..rüzgarlı bir ilkbahar günü ilk sigarasını yaktı. belki sigarasını yakarken belediyenin açtıgı foseptik çukurunu görmedi...belki de o an güzel bir kadın aklını başından almıştı, kadının rüzgarda uçuşan saçlarına bakarken kendini kaybetmişti belki..bir kaç gün sonraki ani beyin kanaması belki hep bu düşmedendi.. kimbilir ama yaşasa bu şiire belki şu eklemeleri yapardı..

beni bu güzel havalar mahvetti...
hep böyle havalarda kendimi unuttum..
boş yollarda beyhude arayışlarım,
kendimi olmadık yerde buluşlarım,
hayata başarısız tutunuşlarım..
hep böyle havalarda oldu.

en çok böyle havalarda sevdim istanbul'u
gözlerim en çok bu havalarda bulutlandı
kendimi en çok kalabalıklarda kaybettim
sigaraya hep böyle havalarda başladım
ve belki de onun yüzünden başladım..

her ne kadar alacağını olmasa da
"süleyman efendi"ye en çok böyle havalarda üzüldüm.
o karanlık çukura da böyle bir hava da düşeceğim.
beni bu güzel havalar degil sen mahvettin..

düşününce, Orhan amca daha romantik bence. ve asla böyle bitirmezdi. ha şiir yazma yeteneğim varmış yada araklama yeteneğim varmış:))
sevgilerle efenim, kendinize iyi bakın..