16 Haziran 2012 Cumartesi

Abuzettin

en yakın arkadaşım Abuzettin
yıllardan hangisi hatırlamıyorum ama 00'lı yılların başındayız. etrafımda bir sürü ağaç var. türlü türlü yemişleri yerken değil, çünkü ağaçlar çam ağacı ve kozalaktan başka bir şey yok. aç ve sefil halde dolanırken bir ağacın gölgesinde mevsimler boyu degil de iki saat kestirirken havama bir şey düştü. elbette bu elma değildi ve ben yerçekimi bulmadım. kafama düşen kozalaktı ama kafam yarıldı. benim gibi boş gezenin boş kalfası olan Abuzettin hemen imdatıma koştu. Abuzettin oldukça bilgili bir insandı. benim gibi cahil degildi,  1. sınıfı 3 kere tekrar etmek süretiyle bitirmişti ve bir kelimeyi 5 dakika gibi kısa bir sürede okuyordu. okudugunu anlaması 10 dakika bna anlatması 15 dakika sürüyordu ki bazne bu kısa zaman bana yetmiyordu. Abuzettin saglık konusundaki bilgilerini Buhara'da yanında çalıştığı hekim'in yanında almıştı. Aslında daha uzun süre çalışabilir ama kulakları az duydugu için bıcak yarasıyla gelen bir hastanın yarasını dikmek yerine  kollarını birbirine diktiği için kovuldu.
Yarılan başıma iyice bir baktıktan sonra "ben buna bir şey yapamam. Hekim'in görmesi lazım" dedi. O kadar kötü mü diye soramamdım ki yüzünden belliydi. düşündüm " bir kozalak neler yaparmış be, demekki ağacın dibine oturmamak lazım."
Hekime gidelim, diyecel oldum. Abuzettin benden önce yürümeye başladı.
Abuzettin ve ben
Hekim Ka şehrindeydi ve Abuzettin'in bildiği kestirme yollarla haydutlara yakalanmadan 4 günde gidebilecektik. kafamda yarıktan başka tek düşünce Abuzettin'in varlığıydı ki, iyiki vardı. ama kafamdaki yarıkla yürümek oldukça zor oluyordu, güneş tepemizdeyken herşey zordu ki, sonunda gündüz dinlenip gece yürümeye karar verdik ki, ne de olsa yollar kestirmeydi ve haydutlar hayatta bizi bulamazdı. Gönül rahatlığıyla uyudum. İyiki Abuzettin var..