29 Ocak 2012 Pazar

Anı

senelerden bilmiyorum hangisiydi. aslında az biraz düşününce bulabilirim biliyorum ama insan beynini o kadar yormaya gerek yok. hayatımın hiç bir döneminde beynini yoran bir birey olmdım. belki bu yüzden hep matematik özürlü kaldım. bilemicem şimdi. ve mevzu da o degil zaten..bir anı anlatıcam. sonra da dışarki kara kapılıp gitcem.
lise birdim ya da ikiydim sanırım. bir 10 Kasım günüydü. yataktan kalktım ve bugün "atayı anacağız, bugüne ayrı bir özen göstermem gerek"dedim. üç defa yüzümü yıkıadıktan sonra ikna olmayı bekler bir bakışla aynaya baktım ki, yeterince canlılık yoktu ışıldamıyordu yüzüm. parmak uçlarımda yürüyerek annemin makyaj çantasını ele geçirdim, içinden fondoteni buldum ve bir çırpıda yüzüme sürmeye çalışırken gömleğimin yakasına damladı. sildikçe daha da alacalandı ki gömleğin sağ yakası bildiğin ten rengi. gardolaba koştum telaşla temiz tek gömleğim o başka yok. nazarım çıksın dedim, evet sabahleyin iki kat ütü yaptıgım gömleğin sag yakası kabile sembolü gibi ten rengiydi ama bugün 10 Kasımdı. saçlarımı güzelcene tarayıp örgü yaptım. aynaya son bir bakış attıktan sonra gömleğin yakasını dert etmeyip evin önüne indim servisi beklemeye. geldi gelecekti zaten. tam o sırada gögten bir düştü sol yakama.incelediğimde bunun kuş boku olduğunu tespit ettim ki, cebimden mendili çıkarıp bulanmadan silmeyi denedim ama renginden ötürü sol yakam sarıya boyandı ve servis gelmişti. ben o kılıkla okula gittim, ve ögretmenin biri yanıma yaklaşıp;

- darkoceans kızım, insan biraz özen gösterir. bugün 10 Kasım şu gömleğinin haline bak. ne bu ya?? gençlik bu kadar mı kof!!!!
+ hocam ben valla özen gösterdim de ....
- sus konuşma, arka sıralara geç bari de rezilliğin görünmesin.

sonuç olarak; özenmeyeceksin böyle birşeye körü körüne.

17 Ocak 2012 Salı

Deneme

durdu, öylecene baktı..bakakalmak bu olsa gerekti hayata karşı. bir zamanlar ugruna öleceğimiz insana manasız bir eşya gibi de bakabiliyorduk zamanla..düşündü zaman içinde ne değişmişti... bunu nedense bir türlü bulamadı, gözleri lapa lapa yağan kara takılırken kalına geçen kış ki bir an geldi... çok ehemmiyeti olmayan sıradan bir andı aslında ama gelmişti. "tüm ev ahalisi sobanın etrafına oturmuştu, tavla oynayan ve yenilmeye doymayan abim ne kadar da hırslıydı, onu yenerken gözleri romalı bir kumandanın zafer sarhoşlugunda  kaybolup giden kuzen...bir köşe de fıs fıs fısıltıya dalan ve kimsenin onları farketmediğini sana aşık  kızkardeşlerim... kestane pişirmekten başka bir gayesi olmayan yaşlı annem ve onunla tatlı bir atışma içine giren inatcı babam.. bir köşede de her şeye dahil olan ama aslında herşeyin gerisinde beni seyreden o... gözgöze gelmiştik bana ufak bir tebessüm göndermişti, hayatımda gördüğüm en güzel tebessüme sahip insandı.. elinde bir mecmua vardı küçücük gözlerini daha da kısarak okuyordu, okudugunu aklında ölcüp biçen bir terzi gibi dudakları bir saga bir sola gidiyordu..anlamadıgı noktalarda başını kaldırıp tavana bakıyordu ki, tebbessüm ediyordum o haline.kafası karıştıgında elindeki kalemle kafasını karışıyordu...ama hayatımda gördüğüm en güzel şeydi..."diye düşündü kendine geldiğinde vakit hayli geçmişti.."kar durmuş" diye iç geçirdi ve hemen ekledi peki içimdeki kar... o geçecek mi? cevabını bilmediği bu soru karşında gözlerini caddeye dikti... karda yürüyen bir çift gördü "salaklar, aşk öyle donarak yaşanmıyor." dedi hiddetle..neden hiddetlendiğini kendisi de bilmiyordu ama söylenmeye devam ediyordu "salaklar, aşkmış, karda yürüyerek sadece donarsın, aşk yüreklerde yürümekle olur" sonra düşündi "sanki sen çok yürüdün yürekte, tabi çok biliyorsun sen" aslında yürüyenlere duydugu şey içten içe kıskanlıktı ama o kadar gururluydu ki, bunu kendine bile açıklayamıyordu..gençlere bakarken onlayken yagan karı düşündü.."çocuk gibi tutturmuştu " kardan adam yapalım yapalım." diye, bunu kızarmış bir burunla titreyen dudaklarıyla çocuk sevimligiyle söylediği için kardan adam yapmayı bilmediğini söyleyememişti. saatlerce kardan adam yapmaya ugraşmıştı, ve sonuç da kocaman bir poposu olan, vuducu gövdesine göre bir hayli büyük olan bir kafadan ibaret ilkel bir canlı yapmışlardı. sonra çok gülmüşlerdi hallerine." gözleri yeniden ışıldadı sonra anlık ışıldamanın verdiği zayıf ışık gitti yeniden karanlıga gömüldü...
böyle olmamalıylı cümlesini dafalarca kurmuş olmasına ragmen acıyan canını düşünmedi bu kez ve beynindeki herşeyi silmek için karla kaplı caddede gözden kayboldu..